NE GODİVA GEÇER YOLDAN, NE BİR KİMSE KÖR OLUR
12 Temmuz 2020
Yazan: Sümeyye YILDIZ
Sadakatin, baÅŸkaldırının, tutkunun, ÅŸefkatin hikâyesi: Lady Godiva!
11. yy’da İngiltere’de geçer hikaye. Uygulanan ağır vergilerden ÅŸikayetçidir halk. Vergileri arttıran Lord Leofric’in eÅŸi Lady Godiva halkına kulak verir, ses olur. EÅŸi Leofric’i vergileri indirmesi için ikna etmeye çalışır.
Godiva’nın ısrarından rahatsız olan Leofric, eÅŸine bir teklifte bulunur. Godiva’nın at sırtında, sadece saçlarına sarınarak, Coventry sokaklarını boydan boya geçmesi koÅŸuluyla vergi yükünü azaltacağını söyler. Lady Godiva’nın buna cesaret edemeyeceÄŸine inanan Lord, eÅŸinin baskılarını bu ÅŸekilde kıracağını düÅŸünür. Fakat Godiva halkı için bu teklifi kabul eder.
Halka haber verir Godiva. Halk, dükkanlarını kapatır, evlerine girer. Lady’nin onurunu korumak ve vergilerden kurtulmak için kimse sokaÄŸa adımını atmaz. Hiçbir pencerenin perdesi aralanmaz. Fakat birisi dışında... Tom.
Tom, merakına yenik düÅŸer ve perdeyi aralayarak Lady Godiva’ya bakmak ister. Fakat tam perdeyi araladığı esnada kör olur.
Artık halk, ağır vergilerden kurtulmuÅŸtur. Ve artık Lady Godiva bir “Kurtarıcı” olarak anılır.
Peki bizler bu hikayenin neresindeyiz?
Lady Godiva gibi onurunu hiçe saymayı göze alan bir kurtarıcı mı, yoksa Tom gibi ÅŸehveti ve arzuları uÄŸruna gözlerinden olan bir arayıcı mı?
Nereden yaklaşıyor ve nereden yakalıyoruz hayatı?
Oysa ne demiÅŸti ÅŸair, “Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur.”
Godiva’lar geçmeyecek artık yoldan. Tom’lar kör olmayacak belki. Ama biz, kendi içimizdeki savaşın kurtarıcısı oldugumuz zaman bizzat Godiva olup geçeceÄŸiz o yoldan.
Yolumuza engel olmayı isteyen Lord’lar, Tom’lar çıkacak karşımıza, fakat kör olacaklar. Dilsiz olacaklar. Sağır olacaklar... Duymayacağız seslerini dahi.
Dilce susup, bedence konuÅŸulan bir çaÄŸda “eÅŸref-i mahlukat” olarak anılabilmek için, içimizdeki Godiva ile görklü dünyaya inat çırılçıplak zihinlerimize, fikrimizi bir uzun saç gibi sarınıp dolaÅŸacagız sokaklarda.
Çünkü fikirdir var eden hakikati ve hakikattir gerçeklikle boyayan zihinleri...
Zihinlerimizi onurlu, hür renklere boyayacağız.
Dünyanın rengine aldanıp kör olanlara karşı, karanlıkta görmeyi öÄŸreteceÄŸiz gözlerimize.
Gözlerimiz, hakikat uÄŸruna onurunu yok saymayı bilecek ve kazanacak hakiki onuru...
Onurunu çıplak bedenlere kapılıp, nefsine yem edenlerden olmayacak zihnimiz.
Ak alınlarımıza, kara leke çalmaya çalışan dünyevi zihinlerle vuruÅŸacak kalemimiz.
Kalemimiz, ‘kale’miz olacak, devrimci bir duruÅŸla.
Bakın insandır eÅŸref-i mahlukat ama, yine insandır dünyanın büyüsüne çabucak kanan kainatta.
Godiva geçmeyecek yoldan.
Kör olmayacak kimse.
Fakat insan, fakat eÅŸref-i mahlukat; yine gölgesi ile tanımlanacak bu çaÄŸda...