ŞU TİGİN
05 Ekim 2020
Yazan: Fatma Nur GÖHER
Türk olarak pek çok destanda imzamız olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bu destanlara bazen Çin, bazen Pers, bazen Bizans kaynaklarında da rastlıyoruz. Hatırlatmalıyım ki, destanlar bir milletin hafızasıdır. Evlatlar bu anlatılan kahramanlıklar ile büyütülür, ruhlarında öz benliklerini taşırlar. Yine taş atıyorum, Spider Man vs. kurgudan ibaret kahramanları kabullenmeleri, günümüzdeki diğer faktörler de düşünülürse kimliklerini kaybetmeleri yolunda masum karşılanamayacak kadar tehlikeli.. Türk gibi düşün, Türk gibi yaşa diyerek konuyu Şu Tigin’e bağlıyorum.
GökTürk topraklarında bir oğlan. Küçücük ama kalbi çelikten. Düzenlenen toylarda kendisinden yaşça büyük alpler ile güreşen, kılıçla dövüşen er oğlu. Tabi adı yok. Neden? Töreye göre bir kahramanlık göstermesi lazım ki adı olsun. Önce ismini hak etmesi gerek. Ad alana kadar ona Aşina Tigin olarak seslendiler. Kardeşlerinin aksine onun ad alması daha uzun sürdü. Küçük tigin yerinde duramıyordu. Ergenekon’dan çıkışın kutlandığı geleneksel toyda adsızlar adlanacaktı. Ulu Kam, Aşina Tigin’de ki kutun farkındaydı. O herkesten farklıydı. Anası Ulu Hatun bundan dolayı başına iş gelmesinden tedirgindi. Evlatları arasında Aşina tini (ruh) taşıyan oydu. Toy sırasında Ulu Kam atıldı ortaya. Demiri korların arasına bıraktı.
“Ad almak isteyen yok mu, öne çıksın! Bu kutlu gecede bedenini kızgın demir ile buluşturacak, adını yüceltecek..” diye seslendi ortalığa. Herkeste derin bir sessizlik, adlanmış erlerde bile oluşan korku, Ulu Kam’ın gözünden kaçmadı. Ama beklediği tek kişi vardı. Arkalardan gelen bir ses, “Ben!” . Herkes sesin sahibini görmek istedi. Erlerin arasında bir çocuk.. Aşina Tigin..
Babası Şipi Kağan ve anası Ulu Hatun dahi oğullarının cesareti karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Ulu Hatun korkuyordu, çünkü tiginin yaşı henüz altıydı. Erlik göstermesi beklenecekti. Aşina Tigin, Ulu Kam’ın karşısına dikildi. Nasıl yapacağından habersizdi. Toydaki herkes şaşkınlıkla olacakları seyrediyordu. Ulu Kam, korlar içinde ısıttığı demire yöneldi. Buna rıza göstermeyen alpler öne atıldı. Gök soylu Han’ın oğlunu damgalamak! Tigin yerine damgalanmak isteyen Alpleri kabul etmedi Ulu Kam. Onun istediği belliydi, işte tam da karşısında duruyordu. Kızgın demiri eline alan kam, demirin ucunda parlayan şekle bakan halk.. Bu iş için seçilebilecek en doğru şekildi, “AŞİNA.”
Ataya saygıdan, unutmamak ve unutturmamak adına, tuğların, bayrakların, kağan börülerinin giysilerinin olmazsa olmazı, kılıç kınlarında, bıçak kınlarında, eyerlerde, okluklarda övünçle taşıdıkları kurt başı.. Şimdi herkesin düşündüğü başka bir şey vardı. Dağlama neresine yapılacaktı? Kimi dedi ki; sağ omzuna, kimi dedi ki sol omzuna, sağ kolunun içine, sol kolunun içine.. Kurt başlı damga yeniden ateşe atıldı. Aşina Tigin büyük bir hayranlıkla kurt başına baktı, baktı.. Ulu Kam beklenen buyruğu verdi:
-Göğsünü aç Tigin!
Ulu Hatun gözlerini sıkı sıkıya kapattı, Kağan şaşkınlıktan yerinden doğruldu. Budunda itiraz sesleri yükseldi. Kadınlar ağlamaya başladı. Beklenildiği gibi olmadı. Ulu Kam, Tigin’e ayrıcalık tanımadı. Sadece Aşina Tigin şaşırmamıştı. Hiç itiraz etmeden gömleğini sıyırdı. Ulu Kam dağlama yapılacak yeri gösterdi. Tam yüreğinin üzeri.. Ulu Kam’a yardım eden demirci korkuyordu. Kağanın oğlunu dağlamak hem de yüreğini.. Ama mecburdu. İşaret edilen yeri ustalıkla dağladı. Tenindeki cızırtıyı herkes duydu. Tiginin çığlıklarını duymamak için kulaklarını kapattı herkes ama ses de gelmedi. Kızgın demir geri çekildiğinde görülen bozkurt başlı damganın yitip gittiğiydi. Herkes kutlu günde bir mucizeye şahit olmuştu. Ulu Kam, Tiginin kulağına bir şeyler fısıldadı. Tigin gömleğini giydi, oradan uzaklaştı. Olaya şahit olan Çinli prenses İ-ch’eng Hatun, “Bu Türkler akılsız!” diye söylendi.
Şipi Kağan bir sefer düzenledi Çin’e. Bu defa yanına Küçük Tigin’i de aldı.
“Var git, er gibi savaş!”
Ak atının üzerinde gökten aldığı gücüyle atıldı düşman üzerine. Tüm gözler ona bakıyordu. Yıldırım gibi dalışlarına savaşan erler bile bakakalmıştı. Ne tarafa gittiyse düşmanın o kanadı çöktü, kavgaya doymadı, durmadı. Gün batana kadar savaştı. Döndüklerinde dinlenmek için bir kenara çekildi. Dağlandığı yerdeki sızıyı hissetti. Yoldaşları hareketlenince doğruldu onlara baktı. Herkes saygı durmuş ayaktaydı. Kalabalık içinde beliren kişiyi fark etti. Ulu Kam gelmişti. Doğru ya, ulu kişiler nerde, ne zaman görünür bilinmez. Ulu Kam’ın neden orada olduğunu kendince sorgularken, birden:
-“Senin için geldim, Şu Tigin! Sana ad vermek için.” dedi.
Evet, adı Şu Tigin olacaktı. Orduda kutlamalar başladı. Gelen sesler üzerine Ulu Kağan Börübaşını sesledi. Seslerin sebebini sordu. Börübaşı, Küçük Tigin’in adlandığını ve ordunun bunu kutladığını söyledi.
-“Ulu Kağan, oğlunuzun adı Şu Tigin’dir!”
Ulu Kam’a bu ismin anlamı soruldu.
-“Bir zamanlar günbatısında Saka Budun denilen Türk ulusunun bir parçası olan budun yaşardı. Bu budunun beyleri yiğitti. Pek çok ulusu buyrukları altına almışlardı. Yine aynı tarafta insanları köleleştiren, yakıp yıkan bir topluluk vardı. Saka budunun başında yiğit, bilge bir kağan vardı. Adı “Şu” olan bu kağan, istilanın önünden dağlara çekildi.(…) Düşman güçsüzleştiğinde eski yurdunu geri aldı Şu Kağan. Büyük bir kent yeri tuttu ve kendi adını verdi. Tanrı Şu kentine öyle bir kut verdi ki uçan kuşlar bile kenti selamlamadan ve izin verilmeden üzerinden uçamazlardı..(…)” (bkz Şu Destanı)
Ertesi gün savaşta isminin hakkını veren Şu Tigin dört tane at değiştirdi. Atları düşmüş, kendi düşmemişti. Yıllaaar yıllar sonra bir toy kararı ile abileri gibi Şu Tigin’e de “şad” unvanı verildi.
-“Şipi Kağan oğlu Şu Tigin’e şadlık verilmiştir. Bundan sonra “Kür Şad” adıyla anılacaktır. Buyruğunda bir tümen ve kızılyanda geniş topraklar olacaktır.” Yani Çin sınırı..
“Kür”, güçlü yıkılmaz, baş eğmez yiğit demekti..
Yıkılmadı, eğilmedi, ölmedi..
Evet, bu yazdıklarımı Sn. Ahmet Haldun Terzioğlu’nun kaleminden okudum ve aktardım. Bağımsızlık için savaşacak bir yiğit, muhtemelen böyle yetişmiştir. Çünkü Türk; güç, kuvvet, bağımsızlık, cesaret, yiğitlik demektir.
-Kitap önerisi olarak, Ahmet Haldun Terzioğlu- Kür Şad (Aşina CHİE-SHİH SHUAİ).